Yeryüzü iktidarını eline geçiren Aydınlanma Hareketi,
başta din (vahiy), aile ve gelenek olmak üzere eskiye ait ne varsa onunla
hesaplaşmak üzere konum aldı.
Bu aynı zamanda mevcut iktidarının devamını temin eden
en temel unsurdu. Zira insanların aklına hükmettiğinizde problemi de kökünden
halletmiş oluyordunuz.
Bu topraklar Aydınlanma Hareketinin gönüllü
neferlerinden çok çekti. Kimilerinin bilip isteyerek, kimilerinin de farkında
olmadan icra ettikleri bu kölelik ve etkileri son dönemde etkisini kaybetmeye
yüz tuttu.
Millet, kendisi ve değerleriyle arasına konan
engellerden bir bir kurtuldukça kendine gelmeye, kendini bulmaya başladı.
Özellikle son dönemlerde karşılaştığımız zorlu
kavşaklar, millet adına hareket ettiğini düşündüğünüz nice önemli parti, cemaat
ve ismin kendilerini deşifre etmek zorunda kaldıkları günlere şahitlik etti.
Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye yönetimi arasında ipler koptuktan hemen sonra katil Esed'i
antiemperyalist (!) söylemlerle ziyaret edenler...
Ak Parti içinde gözden düştükten sonra uzun zamandır
ekibiyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hata
yapmasını bekleyen ve bekledikçe hayal kırıklıkları ile kıvranan eski siyasiler...
Millet kendine gelmeye başladıkça, elindeki imkân ve
araçları kaybetmekte olan üst aklın sergilediği hırçınlıklar...
15 Temmuz'da Allahu Teâlâ (cc)'nın rahmetiyle Derin
Dünya bu topraklarda büyük bir darbe yedi.
15 Temmuz'da talebeleriyle birlikte sahada etkin rol
alan İhsan Şenocak ve Nurettin Yıldız hocaefendiler
de hedef tahtasına yerlerini alıyorlardı.
En önemli kusurları ise seslerinin üniversite gençliği
arasında makes bulmasıydı.
Bildiğimiz hikâyeyi farklı bir formatta izliyorduk:
Hizmetçinin başörtülü olmasında problem yoktu. Fakat yarın önemli noktalarda
görev alacak üniversite gençliği o kafa yapısıyla üniversitelere girmemeliydi.
Peki, aslında ne oluyordu?
Başta kadın derneklerimiz olmak üzere Femizim rüzgârına
teslim olmuş çevrelerin Ak Parti'nin "Kadın ve Aile
Politikaları" üzerinde ciddi bir etkisi söz konusuydu. Oysa
Ak Parti'nin asıl tabanı bu politikaların uzağındaydı.
Ak Parti iktidarının kadın politikalarındaki
tutarsızlığın GEZİ aklı tarafından keşfedilmiş olması kendilerine geniş bir
operasyon imkânı sağladı.
28 Şubat ya da Gezi medyasının başlattığı süreç,
Cumhurbaşkanının 8 Mart günü yaptığı konuşmayla hiç görmeyi istemediğimiz
farklı bir noktaya ulaştı.
Derin Dünya'nın taşeronluğunu yapan FETÖ ile Nurettin
Yıldız hocaefendinin aynı resim içinde tanımlanması gibi bir garip hâl
içinde bulduk kendimizi.
Yapılan konuşma beklenmedik bir tepkiyle karşılaşınca
önce Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın devreye
girdi. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
kongreler vesilesiyle yaptığı konuşmalarda gelen tepkileri bir şekilde
yumuşatmayı tercih etti.
Bu satırların sahibi bu yol kazasından hayırlar
çıkacağı ümidini taşımaktadır.
Eskilerin dediği gibi, olanda hayır vardır.
Derdi, davası olan herkes hadiseyi etraflıca değerlendirecek
ve gereken dersleri çıkaracaktır.
Sayın Cumhurbaşkanının en yakın çevresinden başlamak
üzere GEZİ aklı ile örtüşen "Kadın ve Aile Politikaları"na sahip
çıkan aklı gözden geçirmesi için önemli bir imkân ortaya çıkmıştır.
Zira mevcut politikalar, ailenin, toplumun ve Ak Parti
iktidarının sonunu getirebilecek kadar tehlikeli bir sürecin habercisidir.
Son olarak kadın hakları üzerinden savaş baltalarıyla
kelle avcılığı yapanlara da hatırlatalım:
Bu memlekette halen kadın bedeni bir ticari meta gibi
işlem görmekte, genelevlerde pazarlanmaktadır.
Buradan başlamayı deneyebilirsiniz...